26 Mart 2015 Perşembe

Sema Özdemir ' in Hikayelerinden (Romantik) 2. Bölüm ^^



ROMANTİK-2 Bölüm
Sema Özdemir

“Bunu sana ödetmezsem benim adım da Yağmur değil."

Söylene söylene indiğim merdivenlerden serginin yapılacağı yere gitmek için hızlandım. İnsanların sinirlendiğim şeyleri tekrar etmesi beni delirtiyordu. Bu konu ne kadar normal dursa da ben hayır dediğim bir şeyin tekrarlanmasından nefret edip çileden çıkabiliyordum. Tabi bu konuya göre değişiyordu ama eğer biri bana bunu tekrar ettirirse kalbini kırmaktan bir an bile şüphe etmezdim. "O sergiyi başına yıkayım da görsün gününü gerizekalı herif."

Kolumdan biri tutup beni durdurduğunda sinirle arkama döndüm. Yunda şaşırmış bakışlarıyla yüzümü inceledikten sonra "Senin neyin var böyle. O kadar seslendim duymadın." dedi. Elimdeki broşürü hızla ona uzattım. Anlamayan bakışlarını tekrar bana diktiğinde sinirle "Aç!" deyip ellerimi göğsümün altında bağladım. Yavaşça sayfalarını gezerken rahat davranmasına sinirlenip ellerimi çözdüm ve fotoğrafımın olduğu sayfayı açtım. "Bu bahsettiğin fotoğraf mı? Gerçekten çok... farklı gözüküyorsun. " deyip gülümsedi. Hışımla elindeki broşürü çektim.

"Sen benimle dalga falan mı geçiyorsun? Çocuk fotoğrafımı izinsiz kullanıyor sen de çok güzel diyorsun ama ben ona yapacağımı biliyorum. Şimdi gidip o sergiyi onun başına yıkayım da görsün." Tekrar ilerlemeye çalıştığımda Yunda'dan bir şaşırma nidâsı yükseldi ve kolumu tutup beni engelledi. Ben biraz önce ne dedim.

"Kızım sen mafya mısın? Saçma saçma konuşmayı kes de azıcık mantıklı düşün. Gider doğru düzgün konuşuruz alırız fotoğrafını, makinesini kırdığın için yapmıştır. Hatta sen dur. Belki sana kızgın falandır, hem belki resmin kopyası falanda vardır. Gider düzgünce konuşurum alırım."

Bir süre ona bakıp düşündüm. Sonra bunun saçma olacağını söyleyeceğim an telefonumun tanıdık melodisi beni durdurdu. Çantamdan çıkardığım telefonu çevirip arayana baktım. Levent? Normalde morali bozuk ya da başı belada olmadıkça beni aramazdı. Bizimkisi çıkar ilişkisiydi. Genelde ben de kötü olduğum zamanlar onu arar benimle konuşmasını isterdim. Levent benim belki de tek samimi olduğum erkek arkadaşımdı. Ona yine de güvenmezdim ama o bunu pek sorun etmiyordu. Düşüncelerimi bilir ve saygı duyardı. Neredeyse beş yıldır tanıyordum onu. Evlerde toplandığımız basit bir sohbette karşılaşmıştık. Sohbetlerde genellikle sorunlu kişiler sorunlarını tanımadıkları insanlara anlatırlar ve bu onları rahatlatırdı. Çünkü bazen en yakınlarınıza söyleyemediklerinizi yabancı birine anlatmak kolay gelirdi ve bazen de o yabancı sizi en yakınlarınızdan daha iyi anlardı. Bunlardan haberim olduğunda bu şekilde düşündüğüm için bir kaç kişiyi araya sokarak zor da olsa bir sohbete katılmıştım. Büyük iki katlı eve girerken aslında yaptığımın aptallık olduğunu ve ne kadar anlatsamda kimsenin beni anlamayacağını düşünmüştüm. Fakat o gün benim gibi yeni gelen biri daha vardı. Levent. Kaşındaki piercingi, soğuk ve 'ben tehlikeliyim' imajını veren bakışlarını daire olduğumuz kalabalıkta tam bana dikmiş gözlerini kısarak beni izlemişti. Tüm vücudum yaşadığı gerilimle titrerken bir an sonra insanlara olan 'benden uzak dur' bakışımı atarak bakışlarımı ona diktiğimde bir kaç dakika sonra pes edip hafif gülerek gözlerini benden ayırmıştı. O gün aslında birbirimize ne kadar benzediğimizi düşünmüştüm.

Düşüncelerimi ve oluşan senaryoları bir kenara bırakıp telefonu cevapladım.

"Alo." deyip beklediğim sırada arkadan gelen yoğun gürültü, anons edilen bir adam sesiyle kaşlarımı çattım. "Levent, ne oluyor?"

"Yağmur Hanım?" İnce ses beni endişelendirmeye başlarken karşımda bana merakla gözlerini dikmiş Yunda'dan uzaklaştım. "Evet. O, iyi mi?" Soğuktan çatlamış dudağımın kenarındaki kabukla oynarken diğer elimi ters bir şekilde belime koydum. "Durumu şuan iyi. Bir olaya karışmış ve geldiğinde durumu kötüydü. Hastaneye iki gün önce geldi. Uyandığımızda ise yakını olarak sizin adınızı verince bende sizi aradım." Belimdeki elimi alnıma götürdüm. Alnımı yavaşça ovup kısaca biraz gerideki Yunda'ya baktım. Bir bu eksikti. "Hangi hastane?" "Beykoz Devlet Hastanesi."

Yunda'nın yanına geri dönerken yarın dersim olmadığı için şükrettim. "Peki teşekkürler. Hastaneye en yakın zamanda gelmeye çalışacağım." Telefonu kapatıp çantaya koyduktan sonra Yunda'ya baktım. "Tamam, sen sergiye git. Benim zaten İstanbul'da işim çıktı. Hemen gitmek zorundayım." Ellerimi omuzlarına koyup bastırdım. "Göster ona gününü!" deyip gülümsedim. "Bir sorun yok değil mi? Buradan İstanbul'a gittiğine göre." Bu kızın her zaman meraklı yapısı vardı. Alo! Meraklılardan nefret ettiğimi söylemiş miydim? "Önemli değil, şimdi gitmem lazım."

Zamandan tasarruf için taksiye binip yurda gittim. Bir de yurt müdüründen izin almak vardı. Geçen hafta da izin almıştım zaten. Ne yalan söylesem diye düşünürken benim en zayıf noktamı kullandım. Annem fenalaşmış acil gitmem gerek! ,yalanı ilk kullandığım bir şey değildi. Hızlı bir şekilde açıklama yapıp izin aldıktan sonra odama geçtim. Küçük bir bavul hazırlayıp kilitli dolabımdaki en altta bulunan kazaklarımım içindeki kutuyu aldım. Bu sırada birkaç defa Levent'i geri arasamda tüm aramalarım cevapsız kaldı. Tüm nakit parayı yanıma aldıktan sonra yurttan ayrılıp havaalanına gittim.

Bir kaç saatlik beklemeyle kalkan uçak İstanbul'a indiğinde vakit kaybetmeden eşyalarımla durumunu öğrenmek için hastaneye geçtim. Danışma da iki görevli vardı. Biri yanımdaki yaşlı adamla ilgilenirken diğeri telefonuyla konuşuyordu. "Ay, sorma ya. Ne rezillik." Sinirli bakışlarımı ona dikerken rahatsız olup yan döndü. "Bu akşam mutlaka bu konuyu konuşmalıyız." Elimi hızla vurduğumda irkilerek bana döndü. "İlgilenmeyi düşünüyor musun? Yoksa burada dedikodu yapman için mi para alıyorsun." Yüzü bir an afallasa da sinirli bir hâl aldı. Pişkin! "Evet, size nasıl yardımcı olabilirim." Olay çıkarmamak için derin nefesler alıp verdim. "Levent Tektay. Durumu nasıl." Bilgisayarda bir kaç dakika bir şeyleri karıştırdıktan sonra bana döndü. "Birkaç saat önce normal odaya alındı. Oda numarası 287." Başımla onaylayıp gidecekken tekrar kadına döndüm. "Kaçıncı kat." "Dört!" Tekrar kadının yüzüne bakmadan elimdeki bavulla asansöre binerek dördüncü kata çıktım. 287 numaralı odayı bulup direk içeriye girdiğimde Levent yatakta arkası bana dönük bir şekilde t-shirtünü üzerine geçiriyordu. "Levent?" diyerek içeriye ilerlediğimde arkasını dönüp bana baktı. "Hey, senin burada ne işin var?" Bavulu yere bırakıp karşısındaki sandalyeye oturdum. "Hastaneden biri aradı ve senin burada olduğunu söyledi. Hem sen neden ayaklandın. Bana bir kaç saat önce uyandığını söylediler." Alaycı bir şekilde gülümseyip yatağın ucundaki ceketi eline aldı. "Sen de Antalya'dan buraya beni merak edip geldin?" Hafif tebessüm edip ellerimi yanlara koydum. "Sen de aynısını yapardın." Sağ kaşındaki şişlik neredeyse gözünü kapatıyordu. "Hastane beni çok bunaltıyor. Bu yoğun hava hasta olmayan insanı bile hasta olduğunu düşündürür. Evde dursam eminim kendimi daha çabuk toparlarım." Başımı olumlu anlamda salladım. Onu ikna etmeye falan çalışmayacaktım. Durmak istemiyorsa kendi bilirdi. Dudağında ve elmacık kemiğinin üstüne doğru hafif morarmış ufak şişlikler vardı. Soğuk havaya rağmen giydiği tişörtünün altında omzundan aşağı inen dövmesinin ucunda da bir sargı vardı. Gözlerimi gözlerine çevirdiğimde ne yaptığımı bilen bakışlarına yakalandığımda gerilen ortamla nefesimi tuttum. "Ne oldu sana? Bana kimin yaptığını söyleyecek misin?" Omuz silkip ayağa kalktı. "Önemli değil bir kaç sokak serserisiyle tartıştım ama hesaplamadığım şey benden fazla olmaları ve elleri gerçekten ağırmış. Sanırım bir süre piercingimi kullanamayacağım." deyip elini kaşına götürdü gülerek. Elini bana uzattığında gülümseyerek tuttum. Çekerek beni ayağa kaldırdı. Elimi kaşına götürüp sargının üzerinden bilerek yaraya bastırdım. Eliyle beni diğer tarafına ittirirken kısık sesle inledi. " Ne yapıyorsun? Bunu sakın bir daha yapma." Derin nefes alıp verdim ve ellerimi önümde birleştirdim. "Durup dururken sokak serserilerine bulaşacak biri değilsin. Gerçekleri duymak istiyorum." Çenesini oynatıp bir şeyler mırıldandı ve gözlerini kısarak bana baktı. Soğuk savaşımız devam ederken kapı bir kere tıklanarak açıldı. Benim boylarımda mavi gözlü bir kız içeri girdi ve ikimize baktı. "Şey kusura bakmayın. Ben, Levent'e teşekkür etmeye geldim." deyip Levent'e döndü. Mahcup bir ifadeyle gülümseyip parmaklarını birbirine doladı. "Teşekkürler yaptıkların için. Sen olmasan orada ne yapardım bilmiyorum." Levent sakladığı şey ortaya çıkmış gibi elini yüzüne görüp aşağı doğru çekiştirdi. Tek kaşımı kaldırmış sinsice ona bakarken bakışlarımı yakalayıp elini tehdit dolu bir şekilde salladı. "Sakın! Sakın ağzını açayım deme."

###########

YUNDA~

İleride resimleri yerleştiren kıza yöneldim. "Pardon ben bu resmi çeken çocuğu arıyorum." Elimdeki broşürü açıp Yağmur'un resmini gösterdim. Kız beni baştan ayağa süzdükten sonra gülümsedi. "Bora! Bir kız seni soruyor." Tatlı bir şekilde bana yardım eden kıza gülümsedikten sonra ayak seslerinin geldiği koridora yöneldim. Vay canına! Bu... bu çocuk gerçekten yakışıklıydı. Beni gören yüzü düz bir hal alırken adımlarını yavaşlatıp yanıma geldi. "Buyrun?"

~~~~~~

BORA~

Karşımda bana merakla yeşil gözlerini dikmiş kız aradığım kahverengilere hiçte benzemiyordu. Bu kız sürekli onun yanında dolaşan kızdı. Etrafıma bakınıp onun resmini falan aradığını düşündüm ama ortalıkta yoktu. "Buyrun?" Şaşkın yüz ifadesini değiştirip gülümsedi. "Selam. Ben çektiğin bir resim hakkında konuşmaya geldim."

Elinde tuttuğu broşürü açıp Yağmur'un resmini bana gösterdi. "Ben resmini çektiğin bu kızın, yani Yağmur'un arkadaşıyım. Adım Yunda." Ellerimi önümde birleştirip yüksek masaya sırtımı yasladım. Bana tuhaf tuhaf bakmaya devam ederken içimde biriken bir sürü sorunun yüzüme yansıdığını hissediyordum ve aniden dudaklarımdan sitemle "O niye gelmedi de seni yolladı?" sorusu yükseldi. Bunu yapmamın nedeni zaten onunla az da olsa biraz konuşmak ve yakınlaşmaktı. Yaptığım planlarda cabası. Bakışları değişip bu sefer o sorgulayıcı bir şekilde tek kaşını kadırıp bana baktı. Meraklı bakışlarıyla beni baştan sona inceledikten sonra gözlerini gözlerime çevirdi. "Şey, onun bir işi çıktı ama bunun bir önemi yok. Arkadaşım resminin paylaşılmasından rahatsız ve kaldırmanı istiyor. Ben de seninle bu konuda konuşmaya geldim." Bu kızın derdi neydi acaba? Ne demek kendi gelmedi! Ben sırf onu görmek için yollamıştım o broşürü. Hatta resmi sergiye binbir zorlukla koydurtmam hep bunun içindi. Dudaklarımı yalayıp bir an düşündüm. Resmi arkadaşına verirsem her şey boşa gider ve bir daha elime böyle bir fırsat geçmezdi. Onun resmi benden alması gerekiyordu. "Bak ne diyeceğim. Arkadaşına söyle resmi istiyorsa gelsin kendisi alsın." dediğimde gözlerini kocama açarak hızla "O buraya gelemez." dedi. "Neden?" diye gözlerimi hafif kısıp yüzüne diktim. Çantasının kenarıyla oynamaya başladığında bir yalan sezsemde sessiz kaldım. "Şuan şehir dışında. Yarında geleceğini sanmıyorum. Lütfen resmi verde gideyim." Gerçek miydi? Daha sabah dolaptan bröşürü alıp bakarken görmüştüm onu ama gelmemek için bir bahane olma ihtimalini de es geçemezdim. Bir an sonra aklıma başka bir fikir geldi. Arka cebimden çıkardığım kelemle numarayı vermek için kağıt aradım. Arkamdaki masada duran kağıtlardan birini alıp numaramı yazdım. Karşımdaki adını unuttuğum kıza kağıdı uzatırken doğal görünmeye çalıştım. "Resim ben de kalıyor. Bu numaram. Eğer resmini istiyorsa beni arasın ve kendisi gelsin alsın." Cevap vermesini beklemeden odadan çıktım. Madem bu fırsatı yakaladım aylardır peşinde gezdiğim kızla artık tanışma vaktimiz gelmişti. Belki sonra daha fazlası olurdu ama şuan ilk adım ona yaklaşabilmekti. Sabah ona gönderdiğim broşürü gördüğünden beri umutluydum. Tüm gün beklememe rağmen onun gelmemesi yerine arkadaşını yollaması beni umutsuzluğa düşürmüştü. Merak ediyordum acaba neden gelmedi? Acaba erken mi davrandım, bir yanlış mı yaptım, yoksa onu sinirlendirdim mi? Tüm gün kendimi yiyip durdum ama o ne düşünüyor daha çok merak ediyordum.

#######

Selam arkadaşlar. Bora kısımında bana yardım eden (erkek) arkadaşıma çok teşekkür ederim. Biraz acemi olabilir. Büyük bir hevesle yazdığını söylemeliyim. Yorumlarınızla bizi mutlu edin. Yb de görüşmek dileğiyle...

Sema

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 

Kore Oppa Unni ^^